"Dün akıllıydım dünyayı değiştirmek istedim. Bugün bilgeyim kendimi değiştiriyorum.”
Mevlana
Kişisel gelişim koçluğu ile yapmaya çalıştığımız aslında bu değişim sürecine katkı sağlamak.
Ben bu süreci basitçe iki alana ayırıyorum:
Bu alanlardan birincisi, özünün farkında olmak, hayattaki amacını tanımlamak, hayatını bu öze, bu amaca uygun ve dengeli bir hale getirmek, yani dünyayı değil ama kendi hayatını değiştirmek.
Hayatımız özümüz ile uyumlu olmayınca, kâğıt üzerinde her şey yolunda olsa bile zaman zaman, bazen de sık sık, bir tür tatminsizlik hissi yoklar bizi… Şükredilecek birçok şeye sahip olabiliriz, ama yine de bir şeyler eksik gibidir. Tatminsizlik hissine, enerji düşüklüğü, motivasyon kaybı, kolayca sıkılma, sık sık farklı bir şeyler yapma çabası, potansiyelinin altında kalma hissi, zaman boşa geçiyor düşüncesi eklenebilir.
Bu tür his ve düşüncelere sahipseniz, seçimlerinizi ve hayatınızın özünüz ile ne derece uyumlu olduğunu gözden geçirmenizde fayda olabilir.
Bu noktada öz dediğimiz aslında zamanla üzerimize yüklenen, ama tam da içselleştiremediğimiz unsurlardan arındığımızda hala bizde kalan değerlerimiz, arzularımız, tutkularımız, içgüdülerimizdir.
Özümüzü tanımlayabilmek için, mesela hiçbir korkumuz, hiçbir endişemiz olmasıydı, nasıl bir hayatımız olabileceği üzerinde düşünebiliriz. Ya da, kendimize, bolca zamanımız olduğunda, yapmak zorunda olduğumuz hiçbir iş ve bizi seyreden hiçbir kimse yokken ne yapmayı tercih edeceğimizi sorabiliriz. Ya da, yüklü bir bağış yapma şansına sahipsek, bu bağışı nasıl bir amaç için yapacağımızı düşünebiliriz.
Bir de hayattaki amacımız konusu var. Amaç konusu biraz daha karışık bir konu:
İyi bir okulu bitirmek, iyi bir işe girmek, zamanla işinde yükselmek, gelirini arttırmak, iyi bir evlilik, sonra çocuklar, daha sonra tekrar çocukların okulu… Sonuçta, daima hayatımıza yeni hedefler girecektir. Bu hedeflerin peşinde koşar dururuz, onları hayatımızın en önemli şeyi gibi görürüz, ama şüphesiz ki mutlaka hayattaki amacını bul derken, Tony Robbins’in bahsettiği bunlar değildi.
Tony Robbins, hayattaki amacımız derken, başarı ve maddi imkanların ötesinde gerçek anlamda kalıcı bir tatmin duygusuna sahip olmamızı sağlayacak bir amaçtan bahseder.
Hayatın amacı kendine varmaktır der Mevlana.
Hayatta kalmak ve soyumuzu sürdürmek gibi tartışmaya çok da açık olmayan ortak bir amacımız da varken, Victor Frankl yaşama amacının, hayatın anlamını bulmak olduğunu ve bu anlamın bireyden bireye değiştiğini söyler.
Sadhguru “bir amacımız olmadan yaşasak olmaz mı, mutlu ve tatmin olabilmek için bir amaca sahip olmak şart mıdır?” diye sorar. Eckhart Tolle ile benzer bir yaklaşımla, hedeflerin değil yolculuğun önemine, anda olmaya, yol boyunca her andan tat alabilmeye vurgu yapar.
Bakış AçımızSadhguru’nun bu yaklaşımı bizi aslında değişim sürecinin ikinci önemli alanına, bakış açımızı değiştirmeye getiriyor: Yeni bir bakış açısı edinerek, aynı durumdan farklı duygu ve düşünceler edinilmesi, hatta bu bakış açısı sayesinde durumların bile değişebilmesi.
Birlikte olduğunuz insanları, çalıştığınız şirketi, içinde yaşadığınız toplumu değiştiremezsiniz ama kiminle olduğunuzu, nerede çalıştığınızı, hatta nerede yaşadığınızı değiştirebilirsiniz. Sizi amacınıza ve özünüze uygun bir hayata götürecek seçimler yapmak ilk alanın konusu idi.
Ancak, bazen farklı bir seçim yapma şansınız yoktur. O zaman, o değiştiremediğiniz ve hayatınızdan, en azından şimdilik, çıkartamadığınız durumdan en iyi etkiyi almak için, o duruma nasıl baktığınızı değiştirmeniz gerekir:
Empati seviyenizi arttırmak, beklentilerinizi düşürmek, sabırlı ve anlayışlı davranmak, insanları, olayları, durumları olduğu gibi kabullenmek, yaşanan her şeyin bir deneyim, bir öğrenme fırsatı olduğunu, henüz bilmesek de bir amaca hizmet ettiğini düşünmek, durumun olumlu taraflara odaklanmak…
Kafa yapımız ve olaylara bakış açımız değişince, algıladığımız gerçeklik de değişir, dış dünyanın kendisi aslında değişmez belki ama o dış dünyadan aldığımız hisler değişir. Hatta davranışlarımız değiştiği için, dış dünyanın kendisi de yavaş yavaş değişir. Görünmeyen fırsatlar görünür hale gelir; ilişkiler değişir, zor geçindiğimiz insanlar arkadaşımız haline gelir.
Birlikte çalışırsak, bu konularda biraz sohbet edeceğiz…
Özündeki değerlerden, arzularından, tutkularından ve amaçlarından bahsedeceğiz, hayatının bunlarla ne derece uyumlu olup olmadığı hakkında konuşacağız.
Daha istedin gibi bir hayata sahip olman için neleri farklı yapabileceğinden, daha çok kullanabileceğin güçlü yönlerinden, daha iyi yönetmen gereken zayıflıklarından bahsedeceğiz.
Ve bakış açını masaya yatıracağız. Bakış açının sana neler kazandırdığını ve kaybettirdiğini ortaya koyup, kendine daha faydalı bir bakış açısı geliştirmene çalışacağız.