Olumsuz haberler daha dikkat çekici olduklarından gündemde daha çok yer alırlar.
Sürekli olumsuz haberleri izlemek, yoğun bir şekilde olumsuz olaylar hakkında düşünmek ve konuşmak, zamanla duygu, düşünce ve davranışlarımızı da olumsuz yönde etkilemeye başlar. Haberlerin insan psikolojisine etkileri konusunda çokça araştırma yapılmıştır.
Bunlardan bir tanesi de, 2013 yılında University of California Psikoloji Bölümünde, Boston Maratonu’nda yaşanan bombalama olayı hakkındaki haberlerin insanlar üzerindeki etkilerine ilişkin araştırma.[1]
Araştırmada, 4.675 yetişkinin yapılan ankete verdikleri cevaplar incelenmiş.
Araştırma, bombalama olayına medya üzerinden maruz kalmanın (haber siteleri, televizyon, sosyal medya, yazılı basın üzerinden olayın defalarca seyredilmesi, dinlenmesi, okunması) doğrudan maruz kalmaya (fiziksel olarak olayın yakında olma) göre daha yüksek seviyede akut strese sebep olduğunu ortaya koymuş.
Geçen yıl Psychology Today’de yayımlanan bir makale[2] ise olumsuz haberlere ilişkin 3 psikolojik mekanizmayı ele almış. Makaleye göre mekanizmalar şöyle:
Bu mekanizmayı bir adım daha ileri götürürsek, dünyanın kötü ve korkutucu bir yer olduğuna inanmaya başlarsanız, her an bu düşüncenizi kanıtlayacak yeni bilgileri bulmaya da başlarsınız.
Olumsuzlukları görme, olumsuz durumun etkisini ve önemini abartma, olumsuz durumun gerçekliğine kanıt bulma mekanizmaları beraberce işlediğinde, sürekli daha olumsuz bir düşünce yapısına doğru ilerleyen bir kısır döngü oluşabilir.
Aslında olumlu bir insanımdır…
Kendimi, doğuştan pozitif düşünce yapısına sahip biri olarak görürüm.
Haberleri ana başlıklar şeklinde okurum.
Etrafımdaki insanlar pozitiftir.
Bardağın dolu tarafını görmek derler ya, ben öyle bakarım hayatta.
Önceleri bunları bilinçsizce yaptığımı sanıyordum. Doğalımda vardı sanki…
Bunun benim seçimim olduğunu, koçluk eğitimleri sürecinde fark ettim.
Hafta sonu yaşadığım basit bir gerilim filminin bana etkisinden bahsedeceğim.
Hafta sonu eşimle, çocuk kaçırılma filmini izledikten sonra, eşim sorunun cevabını bildiği halde, kızımın nerde olduğunu sordu.
Kızım dışardaydı, eve dönüşüne de daha zaman vardı.
Önce kızımı merak dürtüsü ile aradık. Cevap vermedi, normalde endişelenmem, fakat o an her zaman yaptığım gibi, dur, düşün, bekle yerine, kızımı tekrar, tekrar telefonla aradım.
Düşüncelerim mantıklı olmak yerine, panik ve endişeyi seçmişti. O an endişe bulaşıcı gibiydi.
Eşimle tartışmaya başladık. Baktık birbirimize sarıyoruz, panik halde dışarı çıkıp, arkadaşlarını aramaya başladık.
Sonuçta açmamasının birçok mantıklı nedeni olabilir, telefonunun şarjının bitmesi gibi, nitekim de öyle olmuştu.
Eğer o filmi izlemeseydim, belki kızımı yine arayıp soracaktım, fakat cevap vermediğinde panik olmayıp, olumlu düşüncelerle, kendimi rahatlatabilecektim.
Kızıma izlediğim bir gerilim filmi yüzünden paniğe kapılıp, bildiğim bütün arkadaşlarını aradığımı söyleyemedim.
Bu olay, bana pozitif düşünce yapısının doğalımda olmadığını, aslında kendimi korumak adına seçim yaptığımı anlattı.
Hep böyle miydiniz, yoksa zamanla mı böyle oldunuz?
Çok yavaş ilerleyen bir dönüşüm süreci olduğu için fark etmeyebilirsiniz…
Ya da ben zaten hep böyle biriydim diye düşünebilirsiniz…
Hatta şimdi yazacaklarımı abartılı bulabilirsiniz…
Ama maalesef, negatif düşünce yapısı, hayatımızın çok geniş bir kısmında kendilerini gösterebilirler.
Olumsuz konulara odaklanmak, zamanla
neden olabilir.
Liste daha uzayabilir. Bir süre sonra, kendimizi olumsuz bir düşünce yapısına hapsolmuş bulabiliriz.
Çözüm ne?
Evet, hayatta kötü şeyler oluyor ve olacak da…
7-8 milyar insanın yaşadığı bir dünyada, her gün kötü onbinlerce olayın olması kaçınılmaz.
Ancak bu olaylar, dünya kötü ya da sürekli kötüye giden bir yerdir gibi bir tezi gerçekten kanıtlar mı?
Duyduğumuz olumsuzlukların gerçekleşme ihtimali ne kadardır?
Bu olumsuzluklara karşı yapabileceğimiz bir şey var mı, yoksa bunlar hayatın doğal bir parçası olarak kabul etmemiz gereken şeyler midir?
İhtimal yüksekse ve çözüm adına yapabileceğimiz bir şey varsa, söz konusu olumsuzluklara, abartmadan odaklanmakta bir sakınca yok. Bu durumda da, enerjimizi çözüm bulmaya kanalize etmek gerekir.
Özetle,
Kaslarınızı her gün çalıştırarak geliştirebildiğiniz gibi, beyninizi de her gün olumlu düşüncelerle besleyerek, geliştirebilirsiniz.
Belgin ÇITANAK
Ebeveyn & İlişki Koçu
[1] National Academy of Sciences’da yayımlanan araştırmaya https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3890785/ adresinden ulaşabilirsiniz. [1] Austin Perlmutter M.D. tarafından yazılan makaleye https://www.psychologytoday.com/us/blog/the-modern-brain/201909/how-negative-news-distorts-our-thinking adresinden ulaşabilirsiniz.