Hepimiz, sürekli bir şeylerden şikâyet eden insanlarla tanışmışızdır. Kendilerinden çok etrafındaki insanları suçlarlar, kurban olmaya, mutsuz olduklarını düşünmeye meyillidirler… Bu durumda sorunu da, çözümü de doğru yerde aramak mümkün olmaz.

Kurban rolüne bir örnek:

40 yaşlarında 15 yıllık evli bir danışanım ilişkisinden mutsuz olduğunu söylüyordu. Ekonomik durumları iyiydi, ortada görünür bir sorun, aldatmalar, yalanlar, kötü alışkanlıklar, büyük kavgalar yoktu. Ama, kafası karışıktı, arayış içindeydi; sohbetlerimizde farklı konularda sık sık eşini suçluyordu.

Birkaç seans sonunda gördük ki, danışanım eşinden bağımsız olarak aslında kendi hayatında geldiği noktadan mutsuzdu: Tiyatro yapmak istemişti, dans etmek istemişti, dünyayı gezmek istemişti, farklı sosyal çevrelere sahip olmak istemişti, ama bu hayallerinin çok uzağındaydı. Kendi hayatını istediği şekilde geliştirememişti, tatminsizlikleri, pişmanlıkları vardı.

Ama, ilk 2 seansta eşiyle ilişkisini anlatırken, bunlardan, bunların etkisinden hiç bahsetmemişti bile; sorunu eşinin davranışlarında aramıştı; onu ilgisizlikle suçlamıştı. Eşinin ve evliliğinin, mucizevi bir şekilde, kendi hayatındaki tüm eksiklikleri ortadan kaldıracak bir tatmin sağlamasını bekliyordu.  Gerçek hayatta karşılığı olması mümkün olmayan beklentileri, suçlamalara, huzursuzluklara, tatsızlıklara sebep oluyordu.

Danışanımın hayatını bir anda değiştirmek tabii mümkün değildi; ama daha istediğin gibi bir hayata kavuşmana ilk adımı, resmi net görmeye başlamak, kafanın berraklaşması, sorunu ve çözümleri yanlış yerlerde aramayı bırakmak; kendi hayatının sorumluluğunu kendi üzerine almak, amacını belirlemek, amaca doğru planlı, disiplinli, kararlı ve sabırlı bir şekilde ilerlemek…

Kurban rolüne diğer bir örnek:

Zeki, çalışkan, okul hayatında çok başarılı olmuş bir danışanımın iş hayatı istediği gibi gitmiyordu.   35-40 yaşlarındaydı ve hiçbir işte 2 yıldan fazla devam etmemişti.

Üstün olma hissi vardı, egosu güçlüydü, farklı olmayı seviyordu, esneklik göstermeyi, sisteme uyum sağlamayı sıradanlaşma olarak görüyordu. Bu hissi, potansiyelini gerçekleştirmesinin önünde büyük bir engel olmuştu yıllarca; ancak bunun farkında değildi.  Başına gelen olumsuzlukların sebeplerini hep başka insanlarda ve sistemde buluyordu.

Kararlarını, kararlarının olası sonuçlarına göre vermediğini, daha çok egosunu iyi hissettirmeye yönelik duygusal kararlar aldığını gördük.  Aldığı önemli birçok kararın büyük resimde kendisini nereye doğru götüreceğini hesap bile etmediğini fark ettik.

Birkaç seans sonucunda, değerlerini, perspektifini, kafa karışıklıklarını, neyi niye yaptığını, neyin ne sonuç verdiğini netleştirdik. Resim netleşince, kendisine nasıl zarar verdiğini ortaya koyunca, perspektif değişince, çözüm haritası da ortaya çıkmış oldu.

× Belgin ÇITANAK