Yaptıklarımız ve yapmadıklarımız…

Bebek beklerken her ay düzenli doktora gideriz.

Nasıl besleneceğimiz konusunda bilinçleniriz.

Hangi hastanede doğuracağımız ayarlanır.

Bebeğin ismi düşünülür.

Odası hazırlanır, kıyafetleri alınır.

Bu aşamada aşağıdaki soruları kendimize pek sormayız:

Nasıl bir anne olmak istiyorum?

Nasıl bir çocuk yetiştirmek istiyorum?

Çocuğumla nasıl iletişim kurmalıyım?

Çocuğumla nasıl ilişki kurmalıyım?

Çatışmaları nasıl yönetmeliyim?

Bu tür sorular genellikle çocuk büyüdükçe, bazı sorunlar ortaya çıktıkça gündemde yer bulmaya başlar, çocuğun ergenlik döneminde daha karmaşık sorunlara dönebilir.

Hamilelikte ebeveyn ehliyeti alsak…

Araba kullanmak için ehliyet, meslek edinmek için diploma almak gerekir.

Çocuk sahibi olurken ya da yetiştirirken, diploma almaya gerek yoktur.

Psikolog, pedagog ya da ebeveyn koçlarından destek almaya da gerek duymayız çoğu kez.

İyi bir anne baba olmak için gerekli özellikler doğamızda vardır sanki.

Çocuklarımızı, annelerimizden gördüklerimizle, oradan buradan duyduklarımızla ya da okuduğumuz kitaplarla yetiştiririz.

İlk çocuklar deneme tahtası gibidir. İkinci çocuğu olanlardan, “ilkinde öyle yaptık, ikincisinde aynı hatayı yapmayacağız ya da öyle davranmayacağız” dediklerini duymuşsunuzdur.

İlk hamile olduğumda kafam oldukça karışıktı…

İlk hamile olduğumda konuya bir hayli yabancı olmamdan dolayı kafam çok karışıyordu.

Rol model olmak, çocuğu etkin dinlemek, çocukla ben dili kullanmak bana uzak şeylerdi.

En değerli varlığımı nasıl yetiştireceğime dair yöntemler vardı ama bunları nasıl uygulayacağım konusunda net fikrim yoktu:

Disiplinli olmalı, ama çok da sıkmamalıydım.

Özgürlük tanımalı, ama çok da serbest bırakmamalıydım.

Seçim hakkı vermeliydim, ama çok seçenek de sunmamalıydım.

Sınırlar net olmalıydı, ama kendini bulmasını ve yaratıcılığını engellememeliydim.

Onu desteklemeli, korumalı ve yardımcı olmalıydım, ama bağımlı bir ilişki olmamalıydı, sorumluluk almayı ve kendi ayakları üzerinde durmayı da öğrenmeliydi.

Arkadaş gibi olmalıydım, ama arkadaşı olmamalıydım.

Kararlı ve tutarlı olmalıydım, dediğimden geri adım atmamalıydım, ama hatam olursa bunda ısrar etmemeliydim.

Böyle birçok denge vardı.  Ama bunları, bunların önemini çok daha sonra öğrendim.

Çünkü o sırada, yeni bir anne olarak daha farklı önceliklerim vardı.

Çocuğun hayatta kalması aslında tek önceliğimdi ilk başlarda.

Ne yedi, ne yemedi, ne kadar uyudu, boyu, kilosu ne oldu?

Gündemim uzunca bir zaman sadece fiziksel gelişime ilişkin konularla dolu kaldı.

Nasıl olsun isterdim?  

Keşke hamileyken odasının duvar kağıdını ya da 3 ay bile giymeyeceği tulumları seçmek için harcadığım zamanı, ebeveynlik becerilerimi geliştirmek için kullansaydım diye düşünüyorum bazen.

Aslında, hem hamilelikte, hem sonrasında çok kitap da okudum. Belki de biraz da bu sayede, iki çocuğumla da önemli bir sorun yaşamadık; güzel bir iletişimimiz ve ilişkimiz oldu, ama yine de ilk yaşlarında daha bilinçli olmak, o zamanı daha iyi değerlendirmek isterdim.

Okuduğum kitaplar sayesinde oldukça bilgiliydim. Ama, tek bir formül yoktu, öneriler çelişkili olabiliyordu, vaka bazında ince ayarları doğru yapmak zordu.

Bazen hayal ediyorum. Şimdiki Belgin, o zamanki Belgin’in karşısına çıksaydı.  Zorlandığım tüm konularda onunla sohbet edebilseydim, sanırım kafam çok daha net olurdu.

Küçük yaklaşım değişiklikleri… Büyük kazanımlar…

Sonra, etrafımda karşılaştığım sorunlu durumlar aklıma geliyor. Ergenlikte yaşanan krizler, özgüven eksiklikleri, çocuk ile ebeveyn arasında sağlıklı bir ilişkinin olmaması, iletişim sorunları, kendini tanımama, sosyal beceri eksiklikleri, daha küçük yaşlarda ağlama krizleri, tutturmalar, öfke nöbetleri, hırçınlıklar…

Aslında, bu tür sorunların çoğunda, küçük yaklaşım değişiklikleri ile, büyük kazanımların elde edilmesi mümkün.  Ama, bunun bir koşulu var: Sorunlar daha doğmadan, doğru yaklaşımları sergilemelisiniz.  Sorunlar doğduktan sonra da çözümler olabilir tabii, ama yapıyı baştan doğru kurmak hem daha kolay, hem de çok daha iyi bir sonuç verir.

En baştan doğru yaklaşımlar sergilememiz, bu tür sorunların hiç oluşmamasının ötesinde, daha mutlu, daha başarılı, potansiyelini daha büyük oranda realize etmiş çocuklar yetiştirmemizi sağlayacaktır.

Belgin ÇITANAK

Profesyonel Yaşam Koçu & Yoga Eğitmeni

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

× Belgin ÇITANAK