Ebeveynler olarak dijital takip işinde ipin ucunu kaçırdık mı?
Geçenlerde okuduğum bir yazı, çocukları internet ortamında çok büyük risklerin beklediğinden bahsediyordu. Yazının manşetinde, Dijital İletişim Uzmanı Dr. Garakhanova’nın ”Çocuklar geride dijital ayak izlerini bırakıyorlar. Sizler de dijital ebeveynler olarak onlara hissettirmeden o ayak izlerini takip edin” sözü yer alıyordu.
Yazıya kısmen katılıyorum tabii, ama “onlara hissettirmeden kısmı mümkün olabilir mi?” sorusu geliyor aklıma. Ebeveynin kendisine ters gelen bir şeyi çocuğa hissettirmemesi nasıl olacak? Bu noktada, konuya ilişkin düşüncelerim farklılaşmaya başlıyor.
Düşüncelerimi kaleme almadan önce, konuyu biraz daha araştırmak istedim. Ülkemizdeki durumu yansıtan bir araştırma bulamadım, ama Pew Research Center tarafından bu yıl yayınlanan bir araştırmadaki sayılar ilginçti.
Araştırma ABD’de 17 yaş ve altında en az bir çocuğu olan 3640 ebeveyn ile yapılan anket çalışmasının sonuçlarını yansıtıyordu. Sonuçlara bakınca dijital takip konusunu abarttığımızı hissettim.
Araştırmada dikkatimi çeken bazı sayılar şöyle:
Ebeveynlerin
Tam bunları yazarken, aklıma kendi çocukluğum geldi. Annelerimiz bizi en fazla arka odadaki paralel telefondan dinleyebilirdi. Kısa bir konuşmadan anlayabildikleri ile yetinirdi. Evden çıktıktan sonra ne yaptığımız hakkında pek bir şey bilmezlerdi. Okul asarsak anında eve mesaj gitmezdi. Hoş, günümüzde okula asmak diye bir kavram da kalmadı ya…
Anne babalar notları çoğu kez dönem sonunda karne alınınca görürlerdi. Karnedeki sayılarla oynamak gibi numaralar bile yapılırdı. Bu ortamda, yaptığımız küçük yaramazlıklar bize kalırdı. Hatalardan kendi başımıza ders almaya çalışırdık. Sokakta top oynamaktan hiç bahsetmiyorum bile.
Oğlanın Whatsapp’ına girdim…
Tam bunları düşünürken, tekrar günümüze döndüm. Anneler arasındaki konuşmalar aklıma geliyor:
“Oğlan gece sabaha kadar online. Ne yapıyorsa artık!”
“Bizimkinin bu haftaki ortalama ekran süresi 7 saat olmuş!”
“Elinde sürekli telefon, habire bir şeyler yazıp duruyor; şifre de koymuş, artık kiminle ne yapıyor onu da takip edemiyorum”
“Sorarsan ders çalışıyor; hiç inanmıyorum. Ya oyun oynuyor, ya YouTube’da bir şeyler seyrediyor. Biz gelirsek hemen ekranı değiştiriyor.”
“Kızın Instagram’da 1400 takipçisi olmuş. Bunların arasında abuk sabuk insanlar olmaması imkânsız”
“Oğlumun Whatsapp’ına, kızımın Facebook’una, emailine girdim….”
Günümüz dünyasında, çocuklarımızın yaptığı hiçbir şey gizli kalmıyor.
Çocuklara çok özgürlük verdiğimizi düşünüyoruz, ama bir yandan onları sürekli izliyoruz.
Birileri sizi 7/24 izlese, telefonunuza baksa, daha hata yapmadan düzeltmeye çalışsa, nasıl hissederdiniz?
“Bana güvenmiyorlar…”
“Sürekli izleniyorum…”
“Yanlış bir şey mi yaptım?”
Her an, ne yakaladılar acaba diye düşünmenin stresi!
İnanıyorum ki, çocuklarımızın tüm yazışmalarını, konuşmalarını, girdikleri siteleri, sosyal medya hareketlerini, fiziksel konumlarını anında ebeveynlere raporlayan bir uygulama çıksa, çok sıkı para kazanır.
Evet dijital takip ile bir riski azaltıyoruz. Ama bunun bize bedeli ne oluyor acaba? Buna da bakmak lazım.
Dijital takibi abartarak onlara güvensizlik hissini aşıladığımızı düşünüyorum.
Onların alanına girmiş oluyoruz ve inşa etmek istediğimiz sınırlara zarar veriyoruz.
Hatalarından ders almayı öğrenmeleri zorlaşıyor.
Olası tartışmalar, onları bizden uzaklaştırıyor, iletişimimizi ve ilişkimizi zedeliyor.
Belki de gerçekten takip etmemiz gereken şeyleri takip etmemiş oluyoruz.
İzlenme hissi, evi keyif alınan bir yerden, uzaklaşmak istenen bir ortama döndürebiliyor.
Peki bu durum ebeveynleri nasıl etkiliyor?
Annelerin, telefonlara gizlice girip, çocukların aralarındaki yazışmalarını bulup, bunlardan eski Yeşilçam filmlerindeki kötü adamlı senaryolar üretmeleri, annelere de stres olarak geri dönüyor.
Aklınıza türlü türlü fikirler geliyor mu?
Bunları anne baba olarak aranızda bol bol konuşuyor musunuz?
Çocuklarınızla nasıl konuşuyorsunuz?
Nasıl davranıyorsunuz?
Akşam onun geç saatlere kadar uyumadığını bildiğiniz bir sabah çocuğunuz size” günaydın” dediğinde cevabınız, ne oluyor?
Stresinizi kontrol edip, siz de ona gülümseyerek günaydın mı dediniz?
Yoksa ciddi bir yüz ifadesi ile, “günaydın” yerine “akşam gene geç mi yattın” sorusu mu çıktı ağzınızdan?
Ben onları iyi bir dijital vatandaş olarak yetiştirmekten yanayım!
Evet, internet ortamında riskler var. Tek bir arkadaş ile paylaşılan bir fotoğraf yarın tüm okula yayılabilir ve çocuğunuz ciddi bir siber zorbalık saldırısı ile karşılaşabilir. Akıllarını karıştırabilecek içeriklerle karşılaşabilirler. Sosyal medya takipçileri arasında arkadaşlık etmesini istemeyeceğiniz insanlar olabilir.
Bazı durumlarda ve belli seviyede gerekli olduğuna katılmakla birlikte, tüm bu risklere rağmen, genel olarak dijital takip yaklaşımına ağırlık vermeye sıcak bakmıyorum. İzleyeceksek, çocuğumuzun duygusal, sosyal, akademik gelişimini izleyelim; davranış ve alışkanlık değişikliklerini gözlemleyelim. Evimizi, ilişkimizi, iletişimimiz keyifli hale getirelim. Onun bizimle yaşantısını paylaşmasını sağlayalım. Onun hayatına dahil olalım.
Bu dijital devrim öncesinde, anne babalarımız bizlere “yabancılarla konuşma, tanımadığın birinin arabasına binme, karşıdan karşıya dikkatli geç, tanımadığın birisi şeker verirse alma” gibi tavsiyelerde bulunurdu, her adımımızı takip edip, yanımızda durmazlardı. Ne yapıp ne yapmamamız gerektiğini bilirdik ve ona göre davranırdık.
Şimdi çok mu farklı olmalı? Dijital dünyayı zaten bizden çok daha hızlı öğrenen çocuklarımızı onların dijital ayak izlerini takip ederek gerçekten koruyabilir miyiz? Ya da onları korumak için en etkin yöntem bu mu acaba?
Çocuğumuzu hiç takip etmeyelim demiyorum. Bunu çocuklarımızla iyi iletişimde kalarak ve kendisindeki değişimleri gözleyerek yapalım diyorum. Az riskli gördüklerimizi onlara bırakalım. Hata yapmasına izin vermek, hatalardan ders almayı öğretmek ve yanlış yaptığında, yanlışını düzeltebileceğini öğretmektir bizim asıl görevimiz. Hayatları boyu, onların yanında olup onları düzeltemeyiz.
Çocuklarımıza büyüdüklerinde gülümseyerek hatırlayacakları, eşlerine, çocuklarına anlatacakları sevgi dolu hatıralar yaşatalım.
Belgin Çıtanak, ACC
Profesyonel Yaşam Koçu & Yoga Eğitmeni